Türkiye’de boşanmış kadınlar “marjinalleştirme ve yalnızlaştırma” tehlikesiyle karşı karşıya

Evliliklerinin finiş nedeni hangi olursa olsun boşanmadan sunu çok avrat etkileniyor ve boşanmış kadınlar içtimai baskılara ve ayrımcılığa maruz kalıyor. Tetkikat boşanmış kadınların sosyete ortamında yalnızlaştırıldığını gösteriyor.

İstanbul Üniversitesi Akademisyen Toplum Bilimci Dr. Zehra Zeynep Sadıkoğlu, boşanmış kadınların toplumda karşılaştıkları baskı ve ötekileştirmeyi, AA muhabirine değerlendirdi.

Bölgesel farklılıklar olsa üstelik soylu erki özgürlüğü sıfır boşanmış kadınların “yer baskılarına uğramamak için beklenmedik olmayı tercih ettiklerini” tamlayan Sadıkoğlu, kâh bölgelerde boşanmış kadınların önyargılarla henüz fazla çabalamak zorunda kaldığını söyledi. Sadıkoğlu “Kadınlar, marjinalleştirme, yalnızlaştırma ve diğer kadınlar eliyle gözdağı yerine algılanma kadar risklerle yüz yüze.” dedi.

“Kadınlar, kasaba baskılarına uğramamak amacıyla görünmez olmayı tercih ediyor”

Sadıkoğlu, boşanmış kadınların kendilerini toplumdan izole ika eğiliminde olduğunun altını çizerek, “Bu kadınlar, davranışlarını henüz ölçülü olma, giysi kuşamına ilgi ika, avrat-koca anlaşılmaz toplantılarda yahut yemeklerde yoksuzluk, bulunuyorsa bile daha sessiz kalma, eve geç saatlerde gitmemeye iş ve kendileri kabilinden boşanmış kadınlardan oluşan topluluklarla toplumsallaşma üzere bazen stratejiler ihya yoluna gidiyor.” şeklinde konuştu.

Boşanmış kadınlar için konuşu ve kültürel sermayenin önemine aksan işleyen Sadıkoğlu, iktisadi güvencesi olmayan ve terbiye düzeyi bağan boşanmış kadınların mekân baskısından kurtulmak amacıyla çoğu devir “görünmez olma” için başvurduklarını söyledi.

Sadıkoğlu, “Araştırmalar, kadınların boşandıklarını sakladıklarını ve şayet çalışmıyorlarsa hanenin üretimine ağızsız, beklenmedik şekilde katkıda bulunmaya devam ettiklerini, şayet çalışıyorlarsa birlikte kamusal alanda nısıf görünür halde ve daha tetik, sürekli tetikte maltalık sürdürmeye bitmeme ettiklerini gösteriyor.” diye niteleyerek konuştu.

Çocuk sahibi olan boşanmış kadınlara ilişkinse Sadıkoğlu, “Damgalanma, çocuğunu doğaç iskele babası davranan temel olmakla suçlanma, yalnızlaşma ve güvensizlik kabilinden baskılara daha korkulu maruz kalıyorlar.” dedi.

“‘Bu evden gelinlikle çıktın, kefenle girersin’ algısını hala yaşatan aileler var”

Sadıkoğlu, boşanmanın sonuç yıllarda elan akseptans edilebilir kuzuluk gelmeye başladığını dile getirerek, “2021 yılında kaba metrukiyet hızının yeryüzü erdemli olduğu diyar İzmir, onu Antalya ve Yardımcı izliyor. Sunma bağan olduğu diyar ise Şırnak ve akabinde Hakkari, Siirt ve Muş. Birçok bölgede ‘bu evden gelinlikle çıktın, kefenle girersin’ algısı hala var. ‘Namus meselesi’ kendisine görülmese bile çocuğu olan kadınlar ‘senin çocukların var, çocukların üzere bunu fethetmek zorundasın’ gerekçesiyle sürmek istemediği aynı evliliğe mahkum ediliyor.” ifadelerini kullandı.

Boşanma kararını kadınların erkeklere nazaran henüz baskı aldığını dile getiren Sadıkoğlu, bunun nedenlerini ise “iktisadi güvencesizlik, çocuğun inatçı etkileneceği düşüncesi ve çevreden gelecek hırçın tepkiler” adına sıraladı.

Sadıkoğlu, kadınların istihdama katılımının yüzde 29-30 seviyesinde olduğunu hatırlatarak, “Kadınlar tıpkısı sosyal düzenlilik şemsiyesi altına genellikle eşleri yahut babalarının marifetiyle girebiliyor. Dolayısıyla boşanma kadınlar amacıyla ekonomik güvencesizlik doğuruyor.” dedi.

“Dul eş” algısına de değinen Sadıkoğlu, bazen kadınların yaftalanmaktan çekindikleri için boşanmayı yeğleme etmediğini dile getirdi. Sadıkoğlu, “Ilkin şöyle bire bir önyargı vardı, ‘dul kalırsan çocuğun yarın öteki zaman evleneceği antlaşma sana kadın vermezler’ derlerdi. Ben bu önyargıların imdi azaldığını fakat tekrar birlikte kadınların hesaplı faktörleri ayn önünde bulundurarak metrukiyet kararını daha edisyon aldıklarını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Kadınlar amacıyla dul kalma değil çocuklarından ayrı kalma korkusu caydırıcı

Avukat ve Arabulucu Fatma Bakırcı, Türkiye’dahi Kovid-19 salgınından sonradan boşanma oranlarında balaban artım olduğunu, eski dönemlerin tersine kadınların artık problemleri sineye çekmediğini ve soylu erki özgürlüğü olan kadınların terk kararını çok henüz niteliksiz alabildiğini aktardı.

Boşanma davalarında kadınların soylu erki özgürlüğünün sevgili açan yan olmada belirleyici olduğunu belirten Bakırcı, “Eğer karı güçsüzse, hesaplı kendisine eşine bağımlıysa boşanmıyor ve davayı dahi onlar düzenlemek istemiyor, boşanmamak üzere üstelik ellerinden geleni yapıyorlar. Yol görseler de, dokunaklı alışveriş görseler da katlanıyorlar çünkü bambaşka seçenekleri yok.” ifadelerini kullandı.

Boşanmış veya boşanmaya hazırlanan kadınlara müteveccih ayrımcılığa ve ötekileştirmeye da değinen Bakırcı, alelhusus yetişek seviyesinin faziletli olduğu şehirlerde kadınların bundan sonra “dul avrat” kabil yaftalamaktan endişe duymadığını söyledi. Bakırcı, kadınların asıl kaygısının iktisadi yetersizlik ve çocuklarından ayrı eğlenmek olduğuna özen çekti.

Çocuğun boşanma sürecinde koca yoluyla gözdağı unsuru olarak kullanıldığının altını çizen Bakırcı, “Kadınlar sunu çok çocuklarından ayrılmaktan korkuyor çünkü eşleri ‘çocukları alacağım’ diye niteleyerek kadını zılgıt ediyor, bu durumu ona alın kullanıyor. Bu onlar amacıyla yer nazik caydırıcı faktör oluyor.” dedi.

Türkiye’da boşanma sürecinin tarafların anlaşması halinde olağan ilerlediğini anlatan Bakırcı, tarafların anlaşamadığı durumlarda ise sürecin 5 yıldan elan aşkın sürebildiğine bel etti. Bakırcı “Türkiye Cumhuriyeti’nde bildirme kötü tıpkı metrukiyet davası istinaftır, temyizdir; 5 yılın üzerinde devam ediyor. Kadın gayret görse bile dulda kararı alınıyor amma 5 yıl boşanamıyor. Ortalık ayrı yaşasa birlikte ne efsus kim başıboş olamıyor.” diyerek konuştu.

Türkiye’de boşanma oranları

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine bakarak Türkiye’da boşanan çiftlerin sayısı 2020’birlikte 136 bin 570 iken 2021’dahi bu sayı 174 bin 85 oldu. Dünyaevi süresine göre boşanmalar incelendiğinde, 2021’da gerçekleşen boşanmaların yüzde 33,6’sı evliliğin önce 5 yılı, yüzdelik 20,9’u ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti.

Boşanma davaları sonucu, çocukların velayetinin ekseriyetle anneye verildiği görüldü. 2021’da çocukların velayetinin yüzdelik 76,1’i anneye, yüzde 23,9’u babaya verildi.

Share: